30 Ağustos 2010 Pazartesi

44. AMERİKA’YI NİÇİN TERK ETTİM

Richard Huelsenbeck, (Hekim, Psikiyatri Uzmanı) “Reise bis ans ende der Freiheit: Autobiographisce Fragmente”, 1984,(Deneme) Sayfa: 361

* Hekimler yalnız hastalarına ve onlar için yaptıklarına değil, daha da geriye gidip sık sık kendilerine de bakmalıdırlar.

“Ne yapıyorum” sorusunun gerisinde bir soru daha vardır: “Ben kimim?”

Bu soruyu doğru yanıtlamadan sonraki sorulara doğru, gerçeklere dayanan ve anlamlı yanıtlar vermek yeterli olmaz. Çünkü kendini bilmeyen, hiçbir şeyi doğru bilemez.

26 Ağustos 2010 Perşembe

45. SAKİNLEŞTİRİCİ KULLANMA TALİMATLARI

Raymond Queneau, “Du bon emploi des tranquillisants”, 1981,(Mizah) Sayfa: 366

* Pek çok sorun aslında hep aynı nedenden kaynaklanır:

Hastalar için ilgi, tıp sektörü için bilgi, hekimler için mevki.

Bunların tümünü sağlayacak sürece ise genel olarak “tanı tedavi hizmeti” denir.

Ancak bu genel olarak sağlıklı insanlar için anlamlı ve önemli olan “sağlık hizmeti”nin bütünüdür.

Ne var ki tanı tedavi hizmetleri dışında olan kesim, önemsenmez. Çünkü sağlıklı olan ondan yoksun olmadıkça sağlığın anlamını kavrayamaz, sağlık için yapılacak olanlar tıp sektörüne bilgi dolayısıyla kazanç sağlamaz, nihayet hekimler de tüm insanlar sağlıklı olduğu zaman hep “hekim” olarak kalırlar, başka makamlara, mevkilere yükselemezler.

Onun için günümüzde ne varsa “hastalıkta” vardır, herkes için “hastalıklar” çok daha önemlidir.

24 Ağustos 2010 Salı

46. HEKİM VE PARA

Jean Reverzy, “Le Médecin et l’argent” Ouvres, 1977, (Deneme) Sayfa: 369

* Çok güzel bir yazı. Bunun üzerine daha fazlasını söylemek çok kolay değil.

1977’de yazılmış olmasına karşın bugün de kat be kat fazlası ve yaygınlığıyla her yerde geçerli olan bir durumdur.

Özellikle hekimlerin okumaları ve yazının sonunda dile getirilen “rahatsızlığı” hissetmeleri gerekir.

22 Ağustos 2010 Pazar

47. KLİNİK GÖRÜNTÜLER

R.D. Laing, (Hekim, Psikiyatrist) “Cennet Kuşları-ilk bölüm”, 1967, (Deneme) Sayfa: 374

* Hekimlere, kimsenin göremeyeceği şeyleri görsünler ve ama kimseye göstermesinler diye, üstelik bir de “yemin ettirilerek” bir “hekimlik diploması” verilmiştir.

Ama bunu yapabilmek çok “zor” bir iştir! Bazen diplomalılar arasında biri ya da birkaçı bunları anlatmaya, dahası göstermeye kalkar. O zaman elinde hâlâ diplomasını sıkı sıkı tutanlar, onlara daha önce verilen diplomalarını elinden alırlar ve yerine başka bir “kağıt” verirler:

Bu ikinci kağıdın adı “Deli Raporu”dur.

İşte en güzeli “ikinci kağıdı” almadan ilk verilen kağıttan kurtulmaktır. Çok az diplomalı hekim bunu başarabilir.

Diploması hâlâ ellerinde olanların dayanamadıkları en büyük olay ya da durum ise, diplomaya sahip olanların bunu günün birinde “gerçekleri gördükleri için” bırakanların ve gerçekleri gösterenlerin varlığıdır.

Bunu hem isterler hem de reddederler.

20 Ağustos 2010 Cuma

48. JEAN BEICKE

Willia Carlos Williams, “Hekim Hikâyeleri”, 1938, (Öykü) Sayfa: 383

* Hekime kitapların öğretemediğini hastaları öğretir. Ama bunun bedeli daima kitaptan öğrenmeye göre çok daha büyüktür.

Yine de hekimler bunu yeğlerler, çünkü hem daha az zaman harcarlar, hem de bu bedelin çok az bir kısmını kendileri öderler.

Üstelik çok da büyük bir karşılık alırlar: “iyi hekim olmak”.

Bütün mesele öncelikle kimseye herhangi bir bedel ödetmeden “iyi hekim” olabilmektir. Eğer bu sağlanamıyorsa, bedelin çoğunu, en azından yarısını kendisi ödemek kaydıyla “iyi hekim” olabilmektir.

Ne yazık ki buna dair örnekler çok fazla değildir.

Bu yüzden iyi hekimlerden etkin ve başarılı hizmet alanların hizmet bedellerini daima kendinden öncekiler ödemiştir.

Onlara borcunuzu ödeyiniz.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

49. TUTANAK YAZMANI

John Berger, “Talihli Bir Adam”, 1967, (Roman) Sayfa: 393

* Hekimlerin içinde oldukları toplum ve topluluklarda mesleklerinin gereği olarak yaptıklarından daha fazla görevleri vardır.
O görevleri yerine getirip getirmemeleri, onlardan yalnızca “Doktor” ya da “insan” veya “filanca” olarak söz edilmelerini sağlar.

“Doktor”lar oradaki varlıkları ya da kendi ömürleriyle sınırlı olarak anımsanırlar.
“Filanca”lar yalnızca karşılaşıldığında bilinirler.
Ama “insan” olanlar ölümsüzdürler, hatta bazıları “efsaneleşirler”.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

50. BİR RÖPORTAJ

Oliver Sacks, (Hekim, Nörolog)“Merak Duygusuna Sahip Bir Halk Nöroloğu-Röportajı yapan: Sande Brawarsky, The Lancet”, 1997, (Söyleşi) Sayfa: 404


* Hekimler aslında insan yaşamlarıyla ve o yaşamlardaki “dönüm noktası” olan anlarla uğraşırlar. Onun için asıl uğraşlarının “hikâyeler oluşturmak” olduğu söylenebilir.

Ne var ki yazanların dışındaki hekimlerin bu hikâyelerini pek kimse bilmez. Üstelik bilmeleri de bir mesleki kural nedeniyle istenmez. Onlar yalnızca çok yakın çevrelerinde birer akşam sohbeti olarak genel olarak konu edilir ve sıklıkla da kaybolup giderler.

Arada bazılarını birileri yazar ya da anlatır. Bunu yapanların çoğu ise “hekim” değildirler ve o olayların gerçeğini bilemezler. Onun için birinci elden yazılmadığı için kaybolup giden bu hikâyeler çok daha meşhur olurlar, hatta zaman zaman söylenceye dönüşürler.

Hekimler yaşadığınız önemli deneyimleri yazarak birinci elden paylaşınız.
Bunu kendiniz için değil, meslektaşlarınız için de değil, yalnız ve yalnız insanlık için yapınız.
Çünkü tüm yanlışlar öncelikle “bilgisizlikten” doğar.

14 Ağustos 2010 Cumartesi

51. KÜÇÜK BİR TIBBİ SÖZLÜK

Martin Winkler, (Aile Hekimi,)“Un petit Afflictionaire médical – Ensoignant en éecrivant”, 2000, (Deneme) Sayfa: 413

Martin Winkler’in yazdığı “Sachs’ın Hastalığı” başlı başına uygulamalı tıp eğitimi amacıyla okunması gereken bir kitaptır.


* Hekimler yan yana geldiklerinde kendi aralarında anlaştıkları ama hastalarının asla anlamadıkları bir dil kullanırlar.

Dünyada henüz yazılmamış tek sözlük budur. O yazıldığında tıp bitecektir.

Winkler bunu denenmek istemiş, ama doktorluğu ağır bastığından bunu yeterince iyi yapamamış. Ama günün birinde birisi tarafından yapılacağından kimsenin kuşkusu olmamalı.

12 Ağustos 2010 Perşembe

52. DÜZ ANLAMIYLA

Susan Sonntag, “Hastalık ve Metafor - 8.Bölüm”, 1978, (Deneme) Sayfa: 424

* Hastalıkları kabul edilebilir kılmak ve baş edebilmek için bulunmuş yöntemlerden birisi de “metafor (eğretileme-benzetme)”lardır. Çünkü hastalıkların bazıları için “yarar sağlayıcı”, hatta “kâr ettiren” bir olgu olduğunun farkına varılmıştır.

İnsanlık tarihi boyunca bu hep böyle olmuştur: İnsanlar hastalıklardan zarar görürken, birileri de hep kazanmıştır. Aslında “tıbbi gelişme” denilen olgunun da, genel anlamda endüstrinin de motoru hep hastalıklar olmuştur.

10 Ağustos 2010 Salı

53. YER ALTINDA ÇALIŞMAK

Jonathan Kaplan, “Epilog, Acil yardım Merkezi, Bir Cerrahın Yolculuğu”, 2001, (Karşı-Ütopya) Sayfa: 430

Bu kitabın da çevirisi yapılmalı ve tüm hekimlere okutulmalı.

* Hekimler iyileştirmeleri gerekenlerin kimler olduğunu ve sistem açısından önem ve anlamlarını çok iyi değerlendirmelidirler. Onların özgeçmişlerinde yaptıkları işin anlamını ortaya koyacak ip uçları bulacaklardır.

Tersinden söylersek iyileştirilenlerin kimler olduğuna bakarak bir hekimin nesnel olarak kim olduğunu da söyleyebiliriz.

Bu hekim yemini açısından sorun yaratan bir durum değildir belki; ama toplumsal açıdan hekimin konumunu belirleyen en somut göstergelerden birisidir.

Onun için bir hekimi seçerken de, onu değerlendirirken de “hastaların kimler” diye sormak gerekir.

8 Ağustos 2010 Pazar

54. BABAMIN ÖLÜMÜ

Bert Keizer, (Hekim) “İyi Yaşamak, İyi Ölmek- Medicine & Humanity’den alınmıştır. ”, 2001, (Deneme) Sayfa: 442 - (Kitabın Son Yazısı)

* Söylenecek tek söz var: “Tüm Hekimler bunu okumalı!”

Yalnızca şu alıntıdaki bakış açısı bile bu iddiama gerekçe olabilir:

“Tıbbın yaşamımıza yaptığı katkıların elbette değeri ölçülemez. Fakat hekimlerin ve hastaların bu katkılar hakkındaki düşünceleri, mantığın ötesinde, hatta asılsızdır.”